Gıdaların Kalitesi Diş Çürümesi Riskini Artırıyor

Van Ağız ve Diş Sağlığı Merkezinde görevli Diş Hekimi Ertuğrul Türker, kalitesi düşük gıdaların, diş çürümesi riskini arttığını belirterek, “Gıdaların kalitesine çok dikkat edilmeli” dedi.

Gıdaların Kalitesi Diş Çürümesi Riskini Artırıyor
Ağız ve diş sağlığı ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Diş Hekimi Ertuğrul Türker, vatandaşlara da uyarılarda bulundu. Günümüzde artık sadece hastaya yapılan tedavinin dışında verilen eğitimlerin de çok büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Türker, gelen hastaları bu konuda bilgilendirmeye çalıştıklarını kaydetti. Türker, “İlk etapta hastalarımıza izah etmeye çalışıyoruz. Hastalarımıza gerekli şekillerde ağız içi eğitimler vermeye çalışıyoruz. Bundan sonrada hastaların tabii ki sadece yapması gereken ağız bakımı değil, tükettikleri gıdada önemli.

Hem hastaların hem ekonomik sosyo kültür seviyesine göre değişebiliyor hem de bulundukları yöresel yerlerde değişiklik gösterebiliyor. Tabii ki biliyorsunuz artık diş hekimliğinin gündeminde yapılan tedavilerden daha öne çıkan şeylerdir var. Bunlar tüketilen gıdaların kaliteleri. Yani ne kadar karbonhidratlı yiyecek tüketiyoruz. Ne kadar şeker tüketiyoruz. Yiyeceklerimizde karbonhidratlı yiyeceklerimizde kullanılan şekerlerin kalitesi nedir. Ne tip şekerler kullanılıyor, bunlar çok önem kazanmaktadır. Bunların kalitesi kötü olduğu sürece yapılan gıdaların kalitesi de düşük oluyor. Tabiî ki ağızda çürük oluşturma riski de artıyor.

Tabiî ki bu tip düşük kaliteli gıdaların tüketimi toplumlarda diş çürüğü sayısını derecesi derinliği gittikçe artıyor. Artık gelişmiş toplumlarda gıdalardaki kullanılan karbonhidratlar şekerler çok önemli bunlara dikkat ediliyor. Bizim ülkemizde de yavaş yavaş buna dikkat ediliyor. Güncel medyada bunlardan sık sık bahsediliyor. Kullanılan gıdaların kalitesi ne kadar yapay, ne kadar suni, ne kadar doğal oldukları güncel olarak artık tartışılmaya başlamış. Bunlar da artık en önemli konulardan bir tanesi. Bu şekilde hastalarımızı yönlendirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.

Sağlıklı dişlere sahip olmak için yapılması gereken tek şeyin ağız bakımı olduğunu da sözlerine ekleyen Ertuğrul Türker, şunlara değindi:
"Günde en az 2 defa dişlerimizi fırçalamamız lazım. Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra dişlerimizi fırçalamamız gerekiyor. Mümkünse öğle yemeğinden sonra da fırçalasak çok çok iyidir. Birde gece yatmadan önce dişlerimizi fırçalamalıyız. Gece diş fırçalamak çok önemli. Çünkü ağzımızdaki yiyeceklerin uzun süre geçirdiği saatler gece saatleri. Ortalama bunu ikiyi böldüğümüz zaman 8-10 saat neredeyse dişlerimizde kalıyor. Eğer ki şekerli karbonhidratlı yiyecekler tüketmişsek bunlar ağzımızda uzunca bir süre saatlerce sabaha kadar bekliyor. Ondan sonra diş çürümesi riskini artıyor. Veya ağımızda yapılmış olan herhangi bir tedavi işlemi varsa dolgular, kanal tedavileri protezler bunlar içinde kötü bir etken. Hele ki ağızda yapılmış daha önceden tedaviler varsa fazlasıyla ağzın hijyenine dikkat etmek gerekiyor. Bunun yanı sıra takibi tükettiğimiz gıdalardan eğer ki şekerli gıda, karbonhidratlı gıdalar tüketmişsek, en azından bundan sonra tükettikten sonra dişlerimizi fırçala yamıyorsak bir miktar su ile ağzımızı çalkalamamız önemli bir katkı sağlıyor. Tabii ki diş fırçalayabilsek çok çok iyi olur."

Evde Diş Beyazlatma İşlemi Nasıl Yapılır?

İnsanlarda diş renkleri tıpkı ten renkleri gibi farklılıklar gösterir. Bazı kişiler doğuştan şanslı olarak beyaz diş rengine sahiptirler.

Evde Diş Beyazlatma İşlemi Nasıl Yapılır?
Bazen de genetik olarak daha koyu diş rengiyle doğarlar. Dişlerin doğal renkleri yıllarla ve kullanılan çay, kahve, sigara etkisiyle koyulaşır. Diş Hekimi Alper Çıldır, beyaz dişlere ve ışıltılı bir gülümsemeye sahip olmak için hekim kontrolünde, marketler ve evde bulunan bazı ürünlerle yapılan uygulamaların diş beyazlamaya yardımcı olacağını söylüyor.

Kişiye özel beyazlatma ajanı

Diş hekimlerinin önerdiği kimyasal ajanlar ile düzenli olarak hekim kontrolünde uygulanan yöntemdir. Hekim, bu işlem için öncelikle hastasından ölçü alıp kişinin dişlerine tam olarak uyum sağlayan özel bir kalıp hazırlar. Özel konsantrasyonlardaki beyazlatma ajanı, hazırlanan bu kalıbın içerisine konularak günün belli saatlerinde uygulanmaktadır. Gün içerisinde uygulamak biraz zor olabildiğinden genellikle gece uykudayken uygulanır. Beyazlatma ajanının içeriği ve uygulanacak olan konsantrasyon miktarı, kişinin diş yapısına, dişlerin minesinin kalınlığına ve dişeti sağlığına göre değişmektedir.

Hekim kontrolünde yapılan beyazlatma uygulamalarının en önemli avantajı kişiye özel beyazlatma ajanının kullanılması sayesinde hızlı ve kalıcı sonuçlar alınıyor olması ve diş yapısına ya da ağızdaki yumuşak dokulara zarar vermiyor olmasıdır. Bu yöntemin bir diğer avantajı da bu ajanların yine kişiye özel olarak hazırlanmış apareyler içerisinde uygulanması sayesinde kişi için uygulama kolaylığı sağlamasıdır. Hazırlanan aparey kişinin tam olarak diş yapısına uygun olduğundan uygulama sırasında hem apareyin ağızdan düşmemesi hem de beyazlatma ajanının ağız içersine bulaşarak dil, dudak vb yumuşak dokulara zarar vermemesi sağlanmaktadır.

Market ürünlerini dikkatli kullanın Son yıllarda market reyonlarında çeşitli içeriklerde birçok ürün yer almaktadır. Bu ürünlerin uygulama şekilleri ve etkileri farklı olmaktadır. Ancak bu tarz ürünlerin, kontrolsüz bir şekilde kullanılması dişlerde uzun süren problemlere hatta bazen kalıcı zararlara neden olabilmektedir.

Diş ojesi olarak bilinen farklı markadaki boyayıcı ürünlerin diş yüzeyine uygulanması ile dişler daha beyaz görünebilmektedir. Ancak bu ürünler ile kalıcı bir beyazlığın sağlanabilmesi mümkün olamamaktadır. Bu nedenle de kişiler diş ojelerini çok sık aralıklarla uygulamakta ancak bu durum da dişlerin yapısında kalıcı bozukluklara ya da hassasiyetlere neden olabilmektedir.
Beyazlatıcı diş macunları, dişlerin yüzeyinde bulunan lekeleri içlerindeki aşındırıcı partiküller ile temizleyerek dişlerin doğal rengine dönmesini; daha temiz ve beyaz görünmelerini sağlayabilmektedirler. Ancak bu diş macunlarının kullanılması ile dişlerde sadece yarım ton kadar beyazlama sağlanabilmektedir.

Stripe bant uygulamaları ise kimyasal madde salarak dişlerin ana renginde beyazlama sağlamaktadır. Bu uygulama ile diş rengi 1 ton kadar açılabilmektedir. Stripe bantların en önemli dezavantajı, dişlerde özellikle soğuğa karşı hassasiyete neden olabilmeleridir.
Yine marketlerde satılan beyazlatıcı diş kalıpları, dişlerin üzerine kalıp halinde uygulanmaktadır. Bu kalıp sıcak bir su içerisinde bekletildikten sonra ağza uygulanmaktadır. Diş kalıbı hazırlığı tamamlandıktan sonra beyazlatıcı ajan, kalıp içerisine konularak dişlere uygulanır. Ancak bu kalıbın doğru bir şeklide hazırlanması ve dişlere uygulanması çok kolay değildir. Hazırlık aşamasında özellikle dişetlerine zarar verilebilmektedir.

Hazır olan kalıplar içerisinde de beyazlatma ajanları uygulanabilmektedir. Ancak bu standart kalıplar, kişinin dişlerine özel olarak hazırlanmadığından dişler üzerinde durması ve etkili bir beyazlık sağlayabilmesi kolay değildir. Ayrıca kalıbın dişler üzerine tam olarak oturmaması nedeniyle kalıp içerisine konulan beyazlatma ajanı ağız içerisine bulaşıp yumuşak dokulara zarar verebilmektedir.

Dişlerinizi uzun süre karbonat ve sofra tuzu ile fırçalamayın

Dişlerin karbonat, sofra tuzu vb ürünler ile fırçalanarak beyazlatılması, çok eskiden beri bilinen ve günümüzde de halen uygulanan bir yöntemdir. Ancak bu ürünler ile dişlerde sağlanan beyazlama, çok sınırlı düzeyde olmakla birlikte kalıcı bir beyazlama da değildir. Kalıcı bir beyazlık için bu ürünlerin sürekli olarak kullanılması gerekir ki; bu durum da diş minelerinde ciddi ve geri dönüşümsüz hasarlara neden olmaktadır. Bu uygulamalar sonucunda diş minesinde meydana gelen çizik ya da çatlakların uzun dönem içerisinde neden olduğu hassasiyet problemleri, çoğu zaman dişlerin laminate (yaprak porselen) veya kuron uygulamalarıyla kaplanması ile çözülebilmektedir.

Ayrıca dişlerin bu tarz ürünlerle kontrolsüz bir şekilde fırçalanması sırasında dişetleri de ciddi hasar görebilmektedir. Dişetlerinde meydana gelen çekilmeler, dişlerde ciddi hassasiyete neden olmalarının yanı sıra diş köklerinin açığa çıkıp dişlerin olduğundan daha uzun görünmesi ile estetik açıdan da problem oluşturabilmektedir. 

20 Yaş Dişi Her Yaşta Çıkabilir

Toplumun 20 yaş dişi olarak bildiği ve en son çıkan dişler olarak nitelendirilen üçüncü azı dişleri, ortalama 20 yaşında bu süreci tamamladıkları için bu isimle biliniyor.
20 Yaş Dişi Her Yaşta ÇıkabilirFakat bazı kişilerde 50 yaşındayken bile 20 yaş dişi çıkabiliyor. Acıbadem Adana Hastanesi’nden Dt. Dilara Önerli Özyörük, bunun nedenini şöyle açıkladı: "Bazı durumlarda dişler çıkmaları gereken yaşta çıkmayarak gömülü kalabiliyor. Diş arkındaki yer darlığı durumlarında dişin çıkabilmesi dişeti, kemik veya komşu diş engeline takılabiliyor. Bu gibi durumlarda diş gömülü kalabiliyor, bu engellerden herhangi biri kalktığında çıkabiliyor. Bu durum 20 yaşından sonra herhangi bir yaşta da olabiliyor."

Bu dişlerin 17 yaşından sonra her yaşta çıkabileceğini belirten Dt. Özyörük, "20 yaş dişinin aslında yaşı yoktur. Dişin çıkması engelleyen faktörler ortadan kalktığında; örneğin öndeki dişin çekilmesine bağlı 20 yaş dişinin çene kemiğinde yer bulması, ileri yaşlarda oluşan kemik erimesi gibi nedenlerle ileri yaşlarda da 20 yaş dişi çıkabilir" diye konuştu.

KİST VE TÜMÖRE NEDEN OLABİLİYOR 

20 yaş dişleri ağız sağlığı açısından çeşitli sorunlara neden oluyor. Çenede tam yerini alamamış gömülü ya da yarı gömülü dişlerin yol açtığı sorunlar şunlar:

- Yarısı çıkmış dişlerde dişin gövdesini çevreleyen yumuşak dokuların enfeksiyonu olabiliyor

- Bu bölgedeki dişetleri iltihaplanıp şişebiliyor

- Dişetinde meydana gelen iltihaplanma nedeniyle, ağrı, ağız açmada kısıtlılık, ağız kapatırken acı, yanakta şişlik ve ilerleyen durumlarda yutkunma güçlüğü yaşanabiliyor

- Diş çürükleri oluşabiliyor

- Protez kullanımı engellenebiliyor

- Diş kaynaklı kist ve tümörler meydana gelebiliyor

- Kaynağı belli olmayan ağrılar ortaya çıkabiliyor

- Ortodontik (dişlerde ve çenelerdeki şekil ve dizilim bozukluklarının tedavisi) tedaviyi engelleyebiliyor

NE ZAMAN ÇEKİLMELİ? 

20 yaş dişlerinin çekilmesi gereken durumlar şunlar: 

- Tekrarlayan dişeti iltihaplanmaları

- Diş çürükleri

- Ağrı ve protetik (yapay diş tedavisi) nedenler

- Ortodontik nedenler

- Enfeksiyonlar

- Diş kaynaklı kist ve tümörler

ÇENEMİZ Mİ KÜÇÜLDÜ? 

Zamanımızdan 1-2 milyon yıl önce yaşadığı çeşitli antropolojik araştırmalar neticesinde ortaya çıkan insana benzer, insan öncesi canlıların çene ve dişlerinde yapılan incelemelerde üst ve alt azı dişlerinin günümüz insanınkinden hacimsel olarak çok daha büyük olduğu saptandı. Üçüncü büyük azı dişleri her iki çenede de en büyük dişlerdi. Kafatasının gelişmesi yanında genel olarak yüz bölgesinde gerileme, küçülme, narinleşme söz konusu oldu. Çene yapısı küçüldü. Çenelerdeki küçülme oranı, diş boyutlarının küçülmesinden daha belirgin olduğu için dişler çenelerde daha zor yer bulmaya başladı. Bu nedenle modern insanın çenesinde sıkışıklık, çapraşıklık ve yersizlik problemleri başladı. Yirmi yaş dişleri kısmen veya tamamen gömülü olduğu zaman diş çürüğüne neden olan bakteriler 20 yaş dişlerini etkiliyor. İkinci büyük azı ve üçüncü büyük azı olarak bilinen dişlerde çürük meydana geliyor. Gömülü diş hiç ağızda görülmese, ağız ortamına tek noktadan dişetini açarak temas etse bile çürük yine de oluşabiliyor. Gıda artıkları ve bakteriler burada oluşan cep içerisine yerleşerek dişetini iltihaplandırdığı gibi uzun vadede dişi de çürütebiliyor.